Month: Haziran 2022

Haz28

SİT alanı ilan edilerek koruma altına alınan şelale, Gemerek ilçesi, Sızır kasabasına 1 kilometre mesafede, Çat Ormanları içerisinde, Göksu Çayı üzerindedir. Yörenin sıkça gelinen dinlenme yerlerindendir. Sızır Şelalesi ve çevresi doğa yürüyüşü için uygundur.

Kaynak: Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Haz27

Buruciye Medresesi, sağlam kalmış muhteşem taç kapısıyla Sivas’ın ve Anadolu’nun en ünlü yapıları arasındadır. 1271 yılında Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yapılan medrese Hamedan (İran) yakınlarındaki Burucerd’den gelme Muzaffer Burucerdî tarafından fizik, kimya, astronomi öğretimi yapılmak amacıyla yaptırılmıştır. Mimarı belli olmayan yapı, Anadolu’da simetrisi en düzgün medrese planına sahiptir. Açık avlulu medrese, kesme taştan örülmüştür. Dört eyvanlı ve iki katlıdır. Buruciye Medresesi, dışa taşkın taç kapısının yanlarındaki mukarnaslı iki penceresi ve köşelerdeki yivli kuleleriyle, uyumlu öğelerden oluşan çok düzenli bir görünüm taşımaktadır.

Kaynak: Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Haz27

Şuğul Vadisi Gürün’de görülmeye değer önemli doğal güzelliklerden biridir. Son dönemde yapılan çalışmalarla, kanyon girişinde bulunan yürüyüş yolunun kanyonun içine doğru uzatılması sağlanmıştır. Ayrıca, vadi girişinde bir balık lokantası ve kır kahvesi bulunmaktadır.

Kaynak: Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Haz27

Şifaiye Medresesi, Selçuklu Dönemi’nde hastaların tedavi edildiği ve aynı zamanda tıp tahsilinin de yapıldığı en önemli medreselerden biridir. Günümüze ulaşabilen bölümü, Anadolu’nun en büyük şifahanesidir. 1217/18 yıllarında I. İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır. Görkemli taç kapıdan, dört eyvanlı, revaklı avluya girilir. Taç kapıda güneş ve ay sembolleri, ana eyvanda ise kadın ve erkek başı biçiminde rölyefler yer alır. 1220’de I. İzzetttin Keykâvus’un buraya gömülmesiyle birlikte güney eyvanı türbeye dönüştürülmüştür.

Kaynak: Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Haz26

Sivrialan Köyü’nde bulunan Halk Ozanı Âşık Veysel Şatıroğlu‘nun evi Kültür Bakanlığı tarafından 1979 yılında kamulaştırılmış ve 1982 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır. Müzede Âşık Veysel’in kişisel eşyaları, fotoğrafları, şiirleri ve onunla ilgili yayınlanan eserler sergilenmektedir. Âşık Veysel’in anısını yaşatmak için her yıl 9-11 Temmuz tarihleri arasında Sivas’ta ve Şarkışla-Sivrialan Köyü’nde anma törenlerinin yanı sıra “Âşık Veysel Âşıklar Bayramı” adı altında festival düzenlenmektedir.

Kaynak: Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Haz25

Sivas İli sınırları içerisinde; İl merkezine 90 km uzaklıktaki Kangal İlçesinin 13 km kuzeydoğusunda bulunan Hamam Deresi (Topardıç Deresi) vadisinde yer alan, Balıklı Çermik- Yılanlı Çermik adlarıyla da anılan kaplıcadır. Balıklı Kaplıcanın bulunduğu vadi boyunca güneye doğru gidildikçe diğer bazı kaynaklara da rastlanmaktadır. Bunların debisi en fazla olanı; Kangal İlçesine bağlı Kalkım Köyünde bulunan Kalkım Kaplıcasıdır. Bu Kaynak suyunda da Kangal Balıklı Kaplıca da yaşayan aynı tür balıklara rastlanmaktadır. Rakımı 1425 m olan Balıklı Kaplıca da kaynaklar, kuzey-güney doğrultusunda dizilmiş olup 5 ayrı yerden kaynak almaktadır. Kaplıca suyu aslında belirli bir kaynak noktasından çok, kum taşları arasından yaygın olarak yüzeye çıkmakta ve dere kenarı boyunca sızıntılar oluşmaktadır. 1917 yılında sazlık bir alan olan kaplıca, 1966 yılında dört adet havuz ve iki katlı 16 odalı bir motel ile hizmete açılmıştır. Günümüzde ise dört kısım otel, altı havuz, 16 adet özel banyo, lokanta, market ve çay bahçesi hizmet vermektedir.

Kangal balıklı kaplıca, ülkemizde deri hastalıklarından; Sedef Hastalığı (Psoriasis) ve romatizmal hastalıkların tedavisinde ün yapmış bir kaplıcadır. Bu kaplıcamızın önemi; suyun kimyasal özelliklerinden ve içinde yaşayan balıklardan ileri gelmektedir. Kaplıca suyunun 35+ 0.5 oC olması ve kimyasal içeriği nedeniyle çeşitli hastalıkları tedavi edici olması yöre halkı tarafından bilinmekte olup, bu tedavi özelliğinin tüm ülke ve dünya geneline yaygınlaştırılmasına çalışılmaktadır. Diğer taraftan kaplıca suyunda yaşayan balıkların insan vücuduna saldırırcasına gelmeleri hastalıkların bu balıkların iyileştirdiği düşüncesi de oldukça yaygındır. Kaplıcanın bu yönü araştırıcıları fiziksel, kimyasal, jeolojik, biyolojik ve klinik bulgular elde etmeye yönlendirmiştir. Diğer taraftan pek çok cilt hastası (Yurt içinden-Yurt dışından) kaplıcaya gelmekte ve belirli sürelerle havuza girip ‘Balık-Su’ tedavisi gördükten sonra iyileştiklerini ifade etmektedirler. Kaplıcanın 2003 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından “Sağlık Tesisi” olarak tescili yapılmıştır.

Kangal Balıklı Kaplıcası  Tedavi Edici Özellikleri

Kaplıca suyunun romatizmal hastalıklara, nörolojik (Nevralji, Nevrit, Felç) ortopedik ve travmatolojik sekellerde (kırıklarda, eklem travması ve kas hastalıkları) Jinekolojik sorunlarda, deri hastalıklarında, böbrek taşlarında (içme ile) ve psikosomatik bozukluklarda yaralı olduğu rapor edilmiştir. Ancak psoriasis (sedef hastalığı) kaplıcayı tedavi yönünden en popüler kılan hastalık olmuştur. Bu tedavide balıklar suyun etkisiyle yumuşayan psoriatik plaklara (ya da diğer hastalıklarının plaklarına) yönelmektedir. Yumuşayan kabuklar balıklar tarafından besin amacıyla uzaklaştırılmakta, bu esnada ufak bir kanama olmakta ve yara, su ile gün ışığının etkisine maruz kalmaktadır. Bu işlem ayrıca apsesi olan hastalarda irinin akmasına neden olmaktadır. Bazı hastalıklarda tropikal uygulanımının yararlı olduğu bilinen selenyumun yara iyileşmesinde en önemli etken olduğu bildirilmiştir. Türkiye dışından gelen gözlemciler ve bu suyu tecrübe eden hastaların balıklardan hoşnut olduklarını ve hayal kırıklığına uğrayan hiçbir hastalığın olmadığını bildirmişlerdir.

Yöresel olarak ‘Doktor Balıklar’ diye tanımlanan kaplıca suyunda yaşayan balıklara duyulan ilgi nörolojik ve romatizmal hastalıkları olan insanları bu kaplıcaya çekmektedir. Sadece insanlar değil, sağlıklı olan kişiler de doktor balıkları görmek amacıyla kaplıcayı ziyaret etmektedir.